top of page

Birleşik Krallık’ta Enflasyon Gelişmeleri: Haziran 2025

Birleşik Krallık’ta yıllık enflasyon oranı, Haziran 2025 itibarıyla %3,6’ya yükselerek Ocak 2024’ten bu yana görülen en yüksek seviyeye ulaştı. Bu artış, birçok ekonomistin beklentisini aşarak piyasalarda ve Merkez Bankası çevrelerinde sürpriz etkisi yarattı. Genel kanı, enflasyonun Mayıs ayında olduğu gibi %3,4 seviyesinde kalacağı yönündeydi.


Enflasyonda gözlenen bu artış, temel olarak ulaşım, gıda ve giyim gibi zorunlu tüketim kalemlerindeki fiyat yükselişlerinden kaynaklandı. Özellikle uluslararası hava yolları ve Avrupa içi tren seferlerinde bilet fiyatlarının önemli ölçüde artması, taşımacılık maliyetlerinin enflasyon üzerindeki etkisini pekiştirmiştir. Bununla birlikte, akaryakıt fiyatlarındaki düşüş oranının geçen yıla kıyasla daha sınırlı kalması da fiyat baskılarını tetiklemiştir. Bir önceki yılın aynı döneminde petrol ve dizel fiyatlarında daha keskin bir gerileme yaşanmışken, bu yıl Mayıs-Haziran döneminde fiyatlar yalnızca sınırlı ölçüde düşmüş, bu da baz etkisinin sınırlı kalmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler, ulaşım hizmetlerinin genel enflasyon üzerindeki etkisini artırmış; ONS verilerine göre Haziran ayındaki en büyük katkı bu kalemden gelmiştir.


  • Birleşik Krallık Enflasyon Oranı

Kaynak: BBC, ONS
Kaynak: BBC, ONS

Gıda fiyatları da bir başka temel baskı unsurunu oluşturmaktadır. Haziran 2025 itibarıyla gıda fiyatları yıllık bazda %4,5 oranında artış göstermiştir. Bu oran, Şubat 2024’ten bu yana en yüksek düzey olup, hanehalkı bütçelerini özellikle alt ve orta gelir gruplarında ciddi biçimde zorlamaktadır. Üretici maliyetleri cephesinde çikolata, kahve, et ve tereyağı gibi ürünlerin tedarikinde yaşanan sıkıntılar, küresel fiyat dalgalanmaları, yüksek enerji maliyetleri ve artan işçilik giderleri, perakende fiyatlar üzerindeki baskının ana kaynaklarını oluşturmaktadır. Söz konusu maliyetlerin tüketiciye yansıtılması, alışveriş sepetlerinde fiyat artışlarının daha net hissedilmesine neden olmaktadır. Tüketiciler, süpermarketlerdeki hazır gıda fiyatlarının, özellikle de zincir marketlerin sunduğu “meal deal” ürünlerinin, son bir yıl içinde belirgin biçimde zamlandığını belirtmektedir.


Enflasyonun yükseldiği bir diğer alan ise konut ve kira piyasasıdır. Özel sektördeki kira fiyatları, Mayıs ayı itibarıyla yıllık bazda %6,7 oranında artmış, bu da büyük şehirlerde yaşayan bireylerin bütçelerinde kira harcamalarının payını artırmıştır. Artan kiralar karşısında birçok birey gelirinin önemli bir kısmını barınma giderlerine ayırmak zorunda kalmakta, bu da tasarruf oranlarının düşmesine ve iç tüketimin daralmasına neden olmaktadır. Öte yandan, konut fiyatlarının da yeniden yükselişe geçerek %3,9 oranında arttığı gözlemlenmiştir. Bu gelişme, özellikle ilk kez konut sahibi olmak isteyen genç bireyler için erişilebilirlik sorunlarını daha da belirginleştirmektedir.


Tüm bu gelişmelere rağmen, ortalama ücret artışları yıllık bazda %5,2 oranında gerçekleşmiş ve bu durum reel gelirlerde sınırlı bir artış sağlamıştır. Ancak ücret artışlarının sektörel dağılımı homojen değildir. Özel sektör çalışanları daha yüksek maaş artışı elde edebilmişken, kamu sektöründeki artışlar bu oranların altında kalmıştır. Enflasyon karşısında reel alım gücünün korunması açısından bu farklılık, sosyal dengesizlikleri derinleştirme riski taşımaktadır. Ayrıca, artan vergiler ve Nisan ayında yürürlüğe giren ulusal sigorta katkılarındaki artış, işveren maliyetlerini yükseltmiş; bu maliyetler de nihayetinde tüketiciye yansıtılmıştır.


Bu ekonomik gelişmelerin para politikası üzerindeki etkisi son derece belirleyicidir. Bank of England (BoE), 2024 yılı boyunca faiz oranlarını kademeli olarak düşürmüş ve 2025 yılı Mayıs ayında %4,25 seviyesine çekmiştir. Ancak, Haziran ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısında faiz oranı sabit tutulmuş; karar metninde ise “temkinli ve aşamalı bir gevşeme sürecinin sürdürüleceği” ifade edilmiştir. Piyasalarda, BoE’nin Ağustos ayında yeniden bir faiz indirimi yapması yönünde beklentiler hâkimdi. Ancak son enflasyon verisinin ardından bu beklentiler yerini daha temkinli bir değerlendirmeye bırakmıştır. Özellikle hizmet sektöründeki fiyat artışlarının öngörülen düzeyin üzerinde gerçekleşmesi, fiyat baskılarının süreklilik arz ettiği yönünde kaygıları artırmaktadır. Çekirdek enflasyonun %3,7’ye yükselmesi ve hizmet enflasyonunun %4,7 düzeyinde sabit kalması, para politikası yapıcılarının faiz indirimi konusunda daha dikkatli adım atmalarına neden olabilir.


İşgücü piyasasındaki gelişmeler ise para politikasının yönü açısından ayrı bir öneme sahiptir. Son verilere göre işsizlik oranının %4,6’dan %4,9’a yükselmesi beklenmektedir. Bu, iş gücü piyasasında soğuma sinyali olarak değerlendirilmektedir. Özellikle işverenlerin yeni istihdam yaratma konusunda daha temkinli davrandığı, bazı sektörlerde ise iş saatlerinde ve maaşlarda kesintilere gidildiği gözlemlenmektedir. BoE Başkanı Andrew Bailey, daha önce yaptığı açıklamalarda faiz indirimi kararlarının büyük ölçüde iş gücü piyasasındaki duruma bağlı olduğunu ifade etmiş; istihdamda zayıflama sinyallerinin faiz indirimi için alan yaratabileceğini belirtmiştir.


Uluslararası bağlamda değerlendirildiğinde, Birleşik Krallık’taki enflasyonun diğer büyük Avrupa ekonomilerine göre daha yüksek seyretmesi dikkat çekicidir. Almanya’da yıllık enflasyon %2, Euro Bölgesi genelinde ise %2,2 seviyelerinde kalmıştır. Bu farklılık, Birleşik Krallık ekonomisinin daha yapısal bazı enflasyonist dinamikler taşıdığı yönündeki değerlendirmeleri desteklemektedir. Özellikle ücret artışlarının yüksekliği, işveren maliyetlerinin vergi ve katkı payı artışlarıyla daha da yukarı çekilmesi, fiyat geçişkenliğinin yüksek olduğu bir ekonomik ortam yaratmakta ve enflasyonist eğilimlerin daha uzun süreli seyretmesine neden olmaktadır.


Bu çerçevede, enflasyonun sadece parasal araçlarla değil, maliye politikaları ve arz yönlü düzenlemelerle de dengelenmesi gerektiği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda, yaşam maliyeti krizinin farkında olunduğu belirtilmiş; ekonomik büyümenin hızlandırılması, yatırımların artırılması ve tüketici üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi yönünde adımların önceliklendirileceği vurgulanmıştır. Ancak kısa vadede bu tür adımların enflasyon üzerinde sınırlı etkisi olacağı; fiyat istikrarının sağlanmasının büyük ölçüde enerji maliyetlerinin düşmesine ve iç talebin dengelenmesine bağlı olduğu değerlendirilmektedir.


Birleşik Krallık ekonomisi, enflasyonun çok yönlü baskılarıyla karşı karşıya kalmış durumda. Fiyat artışlarında geçici etkilerin yanı sıra yapısal unsurların da payı bulunuyor; bu da para ve maliye politikası açısından karar alma süreçlerini daha karmaşık hale getiriyor. Önümüzdeki dönemde açıklanacak büyüme, tüketim, işsizlik ve ücret verileri, politika yapıcıların hareket alanını doğrudan etkileyecek. Enflasyonun kısa vadede %2 seviyesine gerilemesi beklenmiyor. Bu nedenle ekonomi yönetiminin, fiyat istikrarını gözeten; ancak aynı zamanda iç talebi, istihdamı ve yatırım ortamını koruyan dengeli ve temkinli bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Politika tercihleri, yalnızca geçici dalgalanmalara yanıt vermekle kalmamalı; aynı zamanda uzun vadeli ekonomik istikrarı güçlendirecek yapısal adımlarla da desteklenmelidir.

Comments


bottom of page