Birleşik Krallık Modern Endüstriyel Stratejisi
- A.Enes TEKCAN
- Jun 23
- 7 min read
Birleşik Krallık hükümeti, küresel ekonomik düzenin ve jeopolitik dengelerin yeniden şekillendiği bu dönemde, ülke ekonomisinin temel yapısını uzun vadeli ve kapsamlı bir planla dönüştürmeyi hedeflemektedir. Hükümet tarafından yayımlanan “The UK’s Modern Industrial Strategy” başlıklı politika raporu, ekonomik büyümenin yanı sıra bölgesel kalkınma, çevresel sürdürülebilirlik, stratejik otonomi ve ulusal rekabet gücü gibi çok boyutlu hedefleri barındırmaktadır. Bu rapor, on yıllık bir plan çerçevesinde Birleşik Krallık’ın üretim, yatırım ve yenilikçilik kapasitesini yeniden yapılandırmayı amaçlayan sistematik bir strateji sunmaktadır. Modern Endüstriyel Stratejisi’nde ele alınan temel konular aşağıda özetlenmiştir.
Devletin Stratejik Rolü
Politika raporunda ön plana çıkan temel paradigma değişikliği, devletin ekonomik aktör olarak yeniden tanımlanmasıdır. Birleşik Krallık hükümeti, önceki dönemlerde uygulanan “ya tamamen müdahil ya da tamamen edilgen” devlet modelinin artık sürdürülebilir olmadığını açıkça ifade etmektedir. Geçmişte yaşanan yapısal sorunlar (örneğin regülasyonların özel sektörü boğması, yatırım ortamının belirsizliği ve kamu politikalarının yetersizliği) ekonomik dinamizmi zayıflatmış, yatırım ve yenilikçilik potansiyelinin yeterince değerlendirilememesine neden olmuştur.
Yeni sanayi stratejisi, bu ikili durumun ötesine geçerek, devleti daha güçlü, hedef odaklı ve stratejik müdahalelerde bulunan bir aktör olarak konumlandırmaktadır. Hükümet artık yalnızca piyasa düzenleyicisi değil, aynı zamanda yatırımcı, kolaylaştırıcı ve uzun vadeli dönüşümlerde özel sektörle risk paylaşan bir ortak olacaktır. Bu yeni yaklaşım, özellikle yüksek potansiyelli sektörlerin gelişimi, temel altyapı yatırımları ve stratejik tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi gibi alanlarda aktif kamu katılımını gerekli görmektedir.
Strateji, devletin özel sektörle kurduğu ilişkiyi yalnızca fonlama düzeyinde değil, politika tasarımı, regülasyonun sadeleştirilmesi, planlama süreçlerinin hızlandırılması ve kamu alımlarının yönlendirilmesi gibi araçlarla da yeniden kurgulamaktadır. Bu çerçevede örneğin; yatırım kararlarını hızlandırmak için “yüksek nitelikli yatırım danışma birimleri”, sektörel büyüme alanlarında ortaklık mekanizmaları ve inovatif kamu-özel iş birliği modelleri geliştirilmektedir.
Ayrıca devletin rolü, sadece yüksek teknolojili sektörlere değil, bölgesel kalkınmayı destekleyen yerel işletmelere ve KOBİ’lere de uzanmaktadır. Hükümet, bu süreçte “daha güçlü, daha çevik ve daha kapsayıcı bir kamu” anlayışıyla hareket edeceğini belirtmektedir. Bu kapsamda kurumsal kapasitenin artırılması, düzenleyici yapının sadeleştirilmesi ve yatırımların istikrarlı bir çerçevede yönlendirilmesi için sistematik bir kamu reformu süreci de eş zamanlı olarak başlatılmıştır.
Tüm bu unsurlar, hem ekonomik büyümenin hızlandırılması hem de daha kaliteli istihdamın yaratılması, bölgesel fırsat eşitliğinin sağlanması, temiz enerji ve dijital dönüşüm gibi stratejik alanlarda Birleşik Krallık’ın küresel liderlik iddiasını desteklemek amacıyla tasarlanmıştır. Bu bakış açısı, politika raporunda sıkça vurgulanan “Plan for Change” kapsamında, iş dünyası ile kurulan uzun vadeli ortaklık anlayışının da temelini oluşturmaktadır.
IS-8: Ekonominin Geleceğini Şekillendiren Sektörler
Stratejinin merkezinde, “IS-8” olarak tanımlanan ve ülkenin gelecekteki büyüme potansiyelini taşıyan sekiz öncelikli sektör yer almaktadır. Bu sektörler; yüksek verimlilik, ihracat kapasitesi, teknolojik derinlik ve istihdam yaratma kabiliyeti bakımından diğer alanlardan ayrışmaktadır. Söz konusu sektörler şunlardır:
Advanced Manufacturing
Creative Industries
Life Sciences
Clean Energy
Defence
Digital and Technology
Professional and Business Services
Financial Services
Bu alanlara yöneltilen kamu kaynakları sayesinde, özel sektörün yatırım yapma iştahının artırılması hedeflenmektedir. Hükümet, bu sektörlerin hem üretkenliği hem de istihdam kalitesi açısından ekonomiye doğrudan etki ettiğini vurgulamaktadır. Örneğin IS-8 sektörlerinde çalışan bireylerin, diğer sektörlere göre yıllık ortalama 7.900 sterlin daha fazla gelir elde ettiği belirtilmektedir. Ayrıca bu sektörler, Birleşik Krallık ortalamasına kıyasla %27,1 daha yüksek bir verimlilik seviyesine sahiptir.
Mevcut büyüme eğilimleri korunduğu takdirde, IS-8 sektörlerinin 2035 yılına kadar ülke ekonomisine yıllık 152 milyar sterlin ek Gayrisafi Katma Değer (GVA) sağlayacağı ve toplamda 1,1 milyon yeni iş yaratacağı öngörülmektedir. Üstelik bu sektörlerin küresel ihracat fırsatları, 2013–2023 döneminde 5 trilyon dolar artmış; 2035’e kadar ise ilave 10 trilyon dolarlık bir potansiyel büyüme daha öngörülmektedir.
Bu göstergeler, stratejinin uzun vadeli ve önceliklendirilmiş bir yaklaşımı benimsediğini açıkça ortaya koymaktadır. Hükümet, IS-8’i yalnızca ekonomik bir kaldıraç olarak değil; ulusal egemenlik, yeşil dönüşüm ve dijital kapasite gibi stratejik hedeflerin taşıyıcısı olarak konumlandırmaktadır.
Bölgesel Ekonomik Kapasitenin Güçlendirilmesi
Birleşik Krallık’ın modern endüstriyel stratejisi, yalnızca sektör bazlı bir büyüme yaklaşımıyla sınırlı kalmayıp, bölgesel kalkınmanın hızlandırılmasını ve gelir eşitsizliklerin azaltılmasını da temel önceliklerinden biri olarak tanımlamaktadır. Bu doğrultuda, ekonomik üretkenliğin ülke geneline yayılması, yerel yetkinliklerin geliştirilmesi ve şehir bölgeleri ile endüstriyel kümelenmelerin stratejik birer kalkınma aracı olarak kullanılması hedeflenmektedir.
Strateji kapsamında özellikle IS-8 sektörlerinin güçlü biçimde kümelendiği bölgeler önceliklendirilmekte ve bu alanlarda hedefli kamu yatırımları planlanmaktadır. Hükümet, “Strategic Sites Accelerator” programı ile ülke genelinde daha fazla yatırım yapılabilir alanın geliştirilmesini öngörürken; “Local Innovation Partnerships Fund” ile yerel inovasyon kapasitesinin güçlendirilmesini ve özel sektör yatırımlarının desteklenmesini amaçlamaktadır. Bu çerçevede 500 milyon sterlinlik kaynak yerel inovasyon ortaklıklarına tahsis edilmiştir. Ayrıca, 600 milyon sterlinlik bir fon aracılığıyla da stratejik yatırım sahalarının artırılması ve özel sektörün bölgelere çekilmesi hedeflenmektedir.
Bu yaklaşım, yerel yönetimlerin ve bölgelerinde önde gelen kişilerin sürece daha aktif biçimde dâhil edilmesini de kapsamaktadır. Ülkedeki büyükşehir belediye başkanlarıyla birlikte 10 yıllık Yerel Büyüme Planları hazırlanmakta; bu planların finansmanı için ise 500 milyon sterlinlik “Mayoral Recyclable Growth Fund” hayata geçirilmektedir. Strateji, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda ile olan mali ve idari iş birliğini derinleştirerek, bütünleşik bir Birleşik Krallık kalkınma modelini hedeflemektedir. Örneğin, İskoçya’daki Acorn CCUS projesi ve Edinburgh Üniversitesi süper bilgisayar yatırımı bu çerçevede desteklenmektedir.
Bölgesel bağlantıların fiziksel olarak güçlendirilmesi de stratejinin önemli bileşenlerinden biridir. Oxford-Cambridge büyüme koridoru gibi yüksek potansiyelli alanlar desteklenirken, Kuzey şehirlerini birbirine bağlayacak altyapı yatırımları, Galler’deki demiryolu modernizasyonları ve Edinburgh-Glasgow eksenindeki ulaştırma projeleri gibi adımlar, bölgesel entegrasyonu pekiştirmeyi amaçlamaktadır.
Bu çok katmanlı yaklaşım, bölgesel eşitsizliklerin azaltılmasına, ulusal verimliliğin artırılmasına ve stratejik sektörlerin daha geniş coğrafi bir temele oturtulmasına hizmet etmektedir. Böylelikle, yüksek büyüme potansiyeline sahip şehir bölgeleri ile bu merkezlerin çevresindeki KOBİ’ler, araştırma kurumları ve iş gücü arasındaki sinerji daha sistematik biçimde desteklenmektedir.
Net Sıfır ve Teknolojik Dönüşüm
Birleşik Krallık’ın modern sanayi stratejisinde net sıfır karbon hedefi, yalnızca çevresel bir zorunluluk olarak değil, aynı zamanda uzun vadeli ekonomik kalkınmanın temel itici gücü olarak konumlandırılmaktadır. Raporda, net sıfır dönüşümünü yüzyılın ekonomik fırsatı olarak tanımlanmakta ve bu dönüşümün enerji güvenliği, ihracat kapasitesi, teknoloji geliştirme ve istihdam yaratımı gibi birçok alanda çok yönlü getiri sağlayacağını vurgulanmaktadır.
Net sıfır ekonomisinin Birleşik Krallık ekonomisine katkısı yalnızca teorik düzeyde kalmamaktadır. 2023 yılından bu yana bu alanda gerçekleşen büyüme %10,1 oranında olup, bu oran genel ekonomik büyümenin yaklaşık üç katıdır. Bu artış, temiz enerji teknolojilerine, yeşil üretim altyapısına ve sürdürülebilir hizmetlere yapılan özel yatırımların doğrudan sonucudur. Örneğin, elektrikli araç bataryaları, sürdürülebilir havacılık yakıtları ve çevreci inşaat malzemeleri gibi sektörlerde ihracat odaklı yeni üretim kümeleri oluşmaktadır.
Stratejiye göre net sıfır dönüşüm, IS-8 sektörlerinin tamamını doğrudan etkilemektedir. Temiz enerji üretimi ve dağıtımı yalnızca Clean Energy sektörünü değil; Advanced Manufacturing, Digital and Technology, hatta Creative Industries gibi alanları da dönüştürmektedir. Özellikle veri merkezleri, içerik üretimi, dijital hizmetler ve yapay zekâ uygulamaları açısından enerji verimliliği ve karbon ayak izi yeni rekabet parametreleri hâline gelmiştir.
Bu bağlamda hükümet, elektrik altyapısının modernize edilmesinden sanayide elektrifikasyona, karbon salımını azaltan üretim tekniklerinden döngüsel ekonomiyi destekleyen regülasyonlara kadar birçok alanda yapısal önlemler almaktadır. Plan kapsamında, elektrik şebekesine bağlantı sürelerinin kısaltılması, büyük projeler için öncelikli kapasite tahsisi ve karbonsuzlaşma yatırımları için yeni sübvansiyon mekanizmaları geliştirilmektedir. 2027’den itibaren devreye girecek olan Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması (UK CBAM), ithal edilen karbon yoğun ürünlerin yerli üreticiyle aynı karbon fiyatına tabi tutulmasını sağlayarak rekabet eşitliğini artıracaktır.
Teknolojik dönüşüm ise bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. Yapay zekâ, kuantum teknolojileri, akıllı veri sistemleri ve yeşil yazılımlar gibi alanlar sadece desteklenen sektörlerin dijitalleşmesini sağlamakla kalmamakta, kamu hizmetlerinin dönüşümüne de yön vermektedir. Hükümet, veri ekonomisinin stratejik bir varlık olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunmakta; Smart Data girişimlerinin IS-8 sektörlerinde yaygınlaştırılmasını hedeflemektedir. Ayrıca, 670 milyon sterlinlik bir bütçeyle yürütülen kuantum bilgisayar yatırımları ve yeni kurulan Sovereign AI Unit ile yapay zekâ altyapısının yerli üretimle geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Küresel ölçekte net sıfır teknolojilerine olan talep hızla artarken, Birleşik Krallık bu stratejik dönüşümü fırsata çevirmeyi hedeflemektedir. İhracata yönelik düşük karbonlu ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, uluslararası ticaret ortaklıklarında yeşil odaklı iş birliklerinin artırılması ve Global Clean Power Alliance gibi uluslararası platformlar aracılığıyla enerji tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi, bu hedefin dış boyutunu oluşturmaktadır. Bu kapsamda net sıfır ve teknolojik dönüşüm, çevresel bir gereklilik olmakla beraber, aynı zamanda üretkenliği artıran, yenilikçiliği teşvik eden ve Birleşik Krallık’ı küresel ekonomide rekabetçi tutan yapısal bir kalkınma stratejisi olarak hayata geçirilmektedir.
Uluslararası İşbirliği ve Ticari Açılım
Modern endüstriyel stratejisi, küresel ticaret düzeninin yeniden şekillendiği bu dönemde, uluslararası iş birliğini ve dışa açılımı ekonomik büyümenin tamamlayıcı unsuru olarak konumlandırmaktadır. Hükümet, küresel rekabetin derinleştiği, tedarik zincirlerinin kırılganlaştığı ve jeopolitik belirsizliklerin arttığı bir dönemde, ülkenin stratejik sektörlerini korurken, dış pazarlarla daha güçlü bağlar kurmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda ticaret politikaları, sadece serbest ticaret anlaşmalarıyla sınırlı kalmayıp; yatırım destekleri, ihracat finansmanı, regülasyon uyumu ve veri paylaşımı gibi çok boyutlu araçlarla desteklenmektedir.
Politika raporunda IS-8 sektörlerinin uluslararası ticaretteki önemine özel vurgu yapılmıştır. Bu sektörlerin küresel ihracat fırsatları, 2013–2023 yılları arasında 5 trilyon dolar artmış, 2035 yılına kadar ise ilave 10 trilyon dolarlık bir büyüme öngörülmektedir. Bu bağlamda Birleşik Krallık, ABD, Avrupa Birliği, Japonya, Hindistan ve Körfez ülkeleriyle yaptığı veya müzakere ettiği anlaşmalar aracılığıyla stratejik sektörlerdeki şirketlerine daha geniş ve istikrarlı pazarlar sunmayı hedeflemektedir. Özellikle, Japonya ile başlatılan “Industrial Strategy Partnership” çerçevesinde, kuantum teknolojileri, otomotiv sektörü ve temiz enerji alanlarında ortak Ar-Ge ve ticarileştirme faaliyetleri yürütülmektedir.
Dışa açılım stratejisi ihracat ve yatırım fırsatları ile sınırlı kalmayıp, tedarik güvenliğini de kapsamaktadır. Global Clean Power Alliance gibi çok taraflı inisiyatifler aracılığıyla, yeşil enerji teknolojilerinde tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi ve jeopolitik risklerin azaltılması hedeflenmektedir. Benzer şekilde, kamu finansman araçları (UK Export Finance, National Wealth Fund, British Business Bank) aracılığıyla, Birleşik Krallık şirketlerinin yurt dışı pazarlarda daha rekabetçi hale gelmesi için koordineli destek mekanizmaları geliştirilmektedir.
Diplomatik temsilciliklerin, ticaret müşavirliklerinin ve büyükelçiliklerin IS-8 odaklı çalışmalara yönlendirilmesi, hükümetin bu süreci yalnızca ekonomik değil, stratejik bir mesele olarak gördüğünü göstermektedir. Stratejide öngörülen yeni nesil ticari açılım yaklaşımı; yalnızca dış pazarlardan kazanç değil, sürdürülebilir büyüme, teknoloji transferi ve küresel etki gücünün artırılması gibi çok yönlü hedeflerle şekillendirilmektedir.
Temel Sanayiler ve Ekonomik Güvenlik
Rapor, yüksek teknolojili ve ihracat odaklı sektörlere yapılan yatırımlar kadar, bu sektörleri destekleyen temel sanayilerin stratejik önemine de dikkat çekmektedir. Strateji raporuna göre, çelik, kimya, seramik, elektrik şebekesi altyapısı, liman işletmeleri ve kritik mineraller gibi alanlar, sadece IS-8 sektörlerine doğrudan girdi sağlamaları nedeniyle değil; bölgesel istihdam, üretim sürekliliği ve ulusal dayanıklılık açısından da kilit rol oynamaktadır. Bu sanayilerin güçlü ve dirençli bir şekilde faaliyet göstermesi, savunmadan temiz enerjiye kadar birçok alanda Birleşik Krallık’ın dışa bağımlılığını azaltacak ve ekonomik özerkliğini pekiştirecektir.
Hükümet, bu kapsamda “Supply Chain Centre” adlı yeni bir yapıyı hayata geçirmekte ve temel girdilerin stratejik haritasını oluşturmaktadır. Bu merkez aracılığıyla, tedarik zincirlerinin mevcut durumu analiz edilmekte, gelecekteki talep projeksiyonları çıkarılmakta ve ihtiyaç duyulan kamu müdahaleleri belirlenmektedir. Ayrıca, Ulusal Servet Fonu (National Wealth Fund), kritik girdilere yönelik yatırımları önceliklendirmek üzere yönlendirilmekte; kamu alımları, Ar-Ge sübvansiyonları ve ihracat destek mekanizmalarıyla temel sanayilerde kapasite artırımı teşvik edilmektedir.
Strateji çerçevesinde savunma harcamalarının GSYH’nin %2,6’sına çıkarılması, sadece güvenlik alanında değil, sanayi üretiminde de çarpan etkisi yaratacak şekilde planlanmaktadır. Savunma tedarik sisteminde yerli üreticilerin payının artırılması, yeni nesil teknolojilere dayalı üretim altyapılarının kurulması ve ihracata dönük savunma ürünlerinin desteklenmesi hedeflenmektedir. Bu doğrultuda 400 milyon sterlinlik bir bütçeyle UK Defence Innovation programı başlatılmış; ayrıca enerji altyapısını desteklemek amacıyla elektrik şebekesi ekipmanlarına yönelik yerli üretimi teşvik edecek yeni finansman modelleri geliştirilmiştir.
Bölgesel düzeyde ise temel sanayilerin yoğunlaştığı alanlar için doğrudan yatırım ve altyapı destekleri devreye alınmaktadır. Örneğin, Port Talbot limanı için 80 milyon sterlinlik özel bir yatırım paketi hazırlanmış; St Helens ve Bristol’daki cam ve kompozit üretim merkezlerine kamu fonları tahsis edilmiştir. Bu yaklaşım, bölgesel kalkınmayı desteklemekte ve stratejik sektörlerin ihtiyaç duyduğu ham madde, malzeme ve altyapının güvenli biçimde sağlanmasını mümkün kılmaktadır. Temel sanayilerin dayanıklı ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulması, Birleşik Krallık’ın ekonomik güvenliğinin ve sanayi egemenliğinin vazgeçilmez bir parçası olarak ele alınmaktadır.




Comments