Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği Arasında Yeni Anlaşma
- A.Enes TEKCAN
- May 19
- 4 min read
Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği (AB) arasında, Brexit sonrasında şekillenen ilişkilerin kapsamlı biçimde yeniden tanımlandığı yeni bir anlaşma kamuoyuna açıklanmıştır. Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer tarafından “çift taraflı kazanç” (win-win) olarak nitelendirilen bu mutabakat; ticaret, savunma, gençlik hareketliliği ve sınır geçişleri gibi çok sayıda başlıkta ikili iş birliğinin yeniden tesis edilmesini hedeflemektedir. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise söz konusu anlaşmayı “tarihi bir an” şeklinde değerlendirmiştir. Bu gelişme, taraflar arasındaki ilişkilerin artık daha kurumsal, istikrarlı ve öngörülebilir bir zemine oturduğuna işaret etmektedir.
Anlaşmanın kapsamı ve düzenlediği başlıca alanlar şu şekildedir;
Balıkçılık
Anlaşmanın öne çıkan başlıklarından biri balıkçılık olmuştur. Brexit sürecinde sıkça gündeme gelen Birleşik Krallık kara sularındaki avlanma hakları konusunda mevcut durumun büyük ölçüde muhafaza edilmesi kararlaştırılmıştır. 2020 yılında yapılan Brexit anlaşması kapsamında AB’nin balıkçılık kotalarının %25’i Birleşik Krallık’a devredilmişti ve bu düzenleme 2026 yılında sona erecekti. Yeni anlaşma kapsamında ise AB teknelerine 2038 yılına kadar Birleşik Krallık sularında avlanma izni tanınmıştır. Bu karar, özellikle Muhafazakâr Parti çevrelerinde eleştirilmiş; parti lideri Kemi Badenoch tarafından “balıkçıların menfaatlerinin pazarlık konusu yapılması” olarak değerlendirilmiştir.
Öte yandan hükümet, uzun vadeli öngörülebilirliğin kıyı ekonomileri ve ihracatçı sektörler için olumlu etkiler doğuracağı görüşündedir. Bu çerçevede, balıkçılık ve kıyı bölgelerinin kalkındırılması amacıyla 360 milyon sterlin tutarında bir “büyüme ve modernizasyon fonu” oluşturulmuştur.
Tarım ve Gıda İhracatı
Yeni anlaşma ile Birleşik Krallık, AB’nin sağlık ve bitki sağlığına (SPS) yönelik standartlarına büyük ölçüde uyum göstermeyi kabul etmiştir. Bu uyumun karşılığında AB, Birleşik Krallık’tan gelen hayvan ve bitki ürünlerine yönelik rutin sınır kontrollerini azaltacaktır. Bu kapsamda, Brexit sonrasında ihracatı durdurulan çiğ sosis, köfte gibi bazı ürünlerin yeniden AB pazarına sunulmasının önü açılmıştır.
Söz konusu düzenleme, Birleşik Krallık’ın üçüncü ülkelerle olan ticaret serbestisini sınırlayacağı gerekçesiyle geçmişte eleştirilmiş olsa da; mevcut durumda ABD, Avustralya ve Asya-Pasifik ülkeleri ile önemli ticaret anlaşmalarının imzalanmış olması bu endişeleri hafifletmiş görünmektedir. Ekonomik açıdan değerlendirildiğinde ise bu düzenleme stratejik bir tercih olarak öne çıkmaktadır. Zira Birleşik Krallık’ın balıkçılık sektörü yıllık yaklaşık 1 milyar sterlinlik bir hacme sahipken, yalnızca AB’ye yapılan tarım ve gıda ihracatı 10 milyar sterlini aşmaktadır.
Savunma ve Güvenlik
Anlaşmanın bir diğer temel unsuru, savunma ve dış politika alanındaki kurumsal iş birliğidir. Yeni oluşturulan Birleşik Krallık-AB savunma ve güvenlik paktı kapsamında taraflar yılda iki kez bir araya gelerek dış politika, yaptırımlar ve stratejik güvenlik meselelerinde istişarelerde bulunacaktır. Özellikle uzay güvenliği ve yeni nesil tehdit alanlarında ortak politika geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu doğrultuda Birleşik Krallık merkezli savunma sanayi kuruluşları, Avrupa Birliği’nin 150 milyar avro bütçeye sahip olan “Security Action for Europe (SAFE)” fonuna erişim hakkı elde edecektir. Bu fon; askeri Ar-Ge, teknoloji geliştirme ve savunma yatırımlarına yönelik kredi ve hibe desteği sağlayan stratejik bir mali araç niteliğindedir.
Gençlik Programı
Taraflar arasında hâlen müzakere süreci devam eden bir diğer başlık ise gençlik hareketliliğine yöneliktir. “Gençlik deneyimi programı” olarak adlandırılan bu girişim kapsamında, 18-35 yaş arası bireylerin karşılıklı olarak sınırlı sayıda vizeyle birbirlerinin ülkelerinde çalışma ve seyahat etme imkânına sahip olmaları öngörülmektedir. Bu sistem, Birleşik Krallık’ın hâlihazırda Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerle uyguladığı kotalı vize modellerine dayanmaktadır.
Bunun yanı sıra, Birleşik Krallık’ın Erasmus+ programına yeniden katılmak üzere Avrupa Birliği ile temaslarını sürdürdüğü belirtilmektedir. Bu adım, üniversiteler ve yükseköğretim kurumları arasında akademik iş birliklerinin yeniden kurulmasına zemin hazırlayabilecektir.
Pasaport Uygulamaları
Brexit sonrasında Birleşik Krallık vatandaşları AB ülkelerinde “üçüncü ülke” statüsüne sahip olmuş ve bu durum sınır geçişlerinde ciddi gecikmelere yol açmıştır. Yeni anlaşma kapsamında, İngiliz vatandaşlarının daha fazla Avrupa havaalanında e-gate (otomatik geçiş) sisteminden faydalanmalarına olanak tanınacaktır. Bu düzenleme, özellikle tatil dönemlerinde sınır kontrollerindeki bekleme sürelerini önemli ölçüde azaltmayı hedeflemektedir.
Ayrıca, evcil hayvan sahiplerini ilgilendiren bir başka kolaylık da yürürlüğe girmiştir. Yeni pasaport sistemi ile birlikte, tekrar eden veteriner onaylarına gerek kalmadan hayvanların AB ülkelerine seyahati daha basit hale gelecektir.
Karbon Vergisi
Anlaşma kapsamında Birleşik Krallık ile AB’nin karbon piyasaları birbirine entegre edilecektir. Bu entegrasyon sayesinde, çelik, çimento ve benzeri karbon yoğun ürünlerin karşılıklı ticaretinde ilave vergilendirme ve karbon vergisi uygulamaları engellenecektir.
Hükümet, bu düzenlemenin Birleşik Krallık açısından yıllık yaklaşık 800 milyon sterlinlik bir maliyet tasarrufu sağlayacağını ve özellikle çelik sektörünü Avrupa tarifelerinden koruyacağını ifade etmektedir. Çelik sektörü özelinde öngörülen yıllık ekonomik fayda ise 25 milyon sterlin olarak hesaplanmaktadır.
Türkiye Açısından Değerlendirme
Yeni UK-AB anlaşmasının Türkiye açısından doğrudan olumsuz bir ticaret etkisi yaratması beklenmemektedir. Söz konusu mutabakat, Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasındaki ikili düzenlemeleri kapsamakta olup, Türkiye’nin Gümrük Birliği çerçevesindeki mevcut ticaret rejimini değiştirecek herhangi bir hüküm içermemektedir. İngiltere’nin tarım ve gıda ihracatında AB ile yeniden uyum sağlaması bu alandaki rekabeti artırabilecek olsa da, Türkiye açısından ek bir dezavantaj doğurması öngörülmemektedir.
Aksine, anlaşmayla gündeme gelen gümrük uygulamaları, karbon düzenlemeleri ve yeni nesil sanayi standartları, Türkiye için dış ticaret politikalarının güncellenmesi ve mevzuat uyumu açısından yol gösterici olabilir. Bu çerçevede, Türkiye’nin Avrupa pazarındaki etkinliğini sürdürebilmesi adına teknik ve yapısal kapasitesini güçlendirmeye devam etmesi yeterli görülmektedir.
Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında varılan bu yeni anlaşma, Brexit sonrası ilişkilerde bir denge ve öngörülebilirlik dönemi başlatma hedefini taşımaktadır. Anlaşma, her iki taraf için de belirli tavizler içermekle birlikte, ekonomik gereklilikler ve bölgesel istikrar açısından karşılıklı rasyonaliteye dayalı bir zemin sunmaktadır. Türkiye gibi AB ve Birleşik Krallık ile derin ekonomik bağlara sahip üçüncü ülkeler açısından da bu gelişme, hem yapısal değişimlere uyum sağlama ihtiyacını gündeme getirmekte hem de yeni fırsatların değerlendirilmesi açısından stratejik bir yön çizici olmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin, Avrupa pazarındaki pozisyonunu korumak ve güçlendirmek adına bu tür yapısal dönüşümleri dikkatle izleyerek politika geliştirmesi büyük önem arz etmektedir.




Comments