İngiltere’nin Yeni Şehirler Girişimi
- A.Enes TEKCAN
- Jun 2
- 5 min read
Birleşik Krallık hükümeti, önümüzdeki seçimlere kadar ülke genelinde 1,5 milyon yeni konutun inşa edilmesini hedeflemektedir. Bu kapsamlı konut üretim hedefi, yalnızca sayısal bir büyüme değil; aynı zamanda stratejik, sürdürülebilir ve kamuoyunca kabul gören yerleşim alanlarının geliştirilmesini de içermektedir. Bu hedefin temel unsurlaru her biri en az 10.000 konuttan oluşacak yeni şehirlerin hayata geçirilmesidir. Bu doğrultuda oluşturulan “New Towns Taskforce”, yeni yerleşim alanlarının nerede, nasıl ve ne tür modellerle hayata geçirileceğine ilişkin yol haritasını belirlemek üzere görevlendirilmiştir.
WPI Strategy tarafından hazırlanan raporda, bu sürece yön vermek amacıyla geliştirilmiş çok boyutlu bir değerlendirme modeli sunulmaktadır. Bu model, arazi uygunluğu, konut erişilebilirliği, ekonomik merkezlere yakınlık, kamuoyu desteği ve gelişim fizibilitesi gibi göstergeler aracılığıyla, İngiltere genelindeki yerel yönetim bölgeleri (LAD’ler) arasında yeni şehir kurulumuna en uygun olanları belirlemiştir. Modelin nihai çıktısı olarak kamuoyunca desteklenen ve mekânsal-iktisadi açıdan uygulanabilirliği yüksek 12 LAD belirlenmiş ve bu bölgelerin birincil öncelik taşıdığı vurgulanmıştır. Projelerin planlama, finansman ve uygulama aşamalarına yönelik bütüncül bir çerçeve sunan bu yaklaşım, aynı zamanda özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesini ve kamu-özel ortaklığına dayalı sürdürülebilir modellerin hayata geçirilmesini önermektedir.
1. Yeni Şehirlerin Belirlenmesi
WPI Strategy raporunda, İngiltere genelinde yeni şehirlerin kurulmasına en uygun bölgeleri tespit etmek amacıyla kapsamlı bir mekânsal analiz gerçekleştirmiştir. Bu analiz, arazi arzının yanı sıra sosyal, ekonomik ve demografik etkenleri de dikkate alan bir metodolojiye dayanmaktadır.
Geliştirilen değerlendirme endeksi beş temel göstergeden oluşmaktadır:
Arazi Uygunluğu: Geliştirilebilir nitelikte olan, doğal koruma alanlarından ve taşkın bölgelerinden uzak, ulaşım ağlarına yakın araziler önceliklendirilmiştir.
Ekonomik Merkezlere Yakınlık: Yeni yerleşimlerin iş gücü piyasasına entegrasyonu açısından büyük kent merkezlerine olan mesafesi ve ulaşılabilirliği değerlendirilmiştir.
Konut Erişilebilirlik Oranı: Konut fiyatlarının hanehalkı gelirlerine oranı temel alınarak, konut krizinin en belirgin yaşandığı alanlara öncelik verilmiştir.
Konut Arzı Açığı: Hükümetin standart yöntemiyle belirlenen konut ihtiyacı ile fiili konut üretimi arasındaki fark analiz edilmiştir.
Arazi Değeri Artışı Potansiyeli: Planlamaya bağlı değer kazanımları ile projelerin ekonomik sürdürülebilirliği değerlendirilmiştir.
Bu göstergelerin farklı ağırlıklandırmalarla birleştirilmesi sonucunda, özellikle Milton Keynes, Leeds, South Gloucestershire, Central Bedfordshire ve Mid Devon gibi bölgeler ön plana çıkmıştır. Rapor, bu bölgelerin hem arazi bakımından gelişime uygun hem de kamuoyu açısından destek gören alanlar olduğunu ortaya koymaktadır.
Yeni şehir projelerinin hayata geçirilmesinde en kritik değişkenlerden biri kamuoyu kabulü olacaktır. Bu bağlamda hem genel İngiltere kamuoyunda hem de özel olarak 12 önerilen LAD bölgesinde yapılan anketlerde, toplumun büyük kısmının yeni konut projelerine prensipte olumlu yaklaştığı görülmektedir.
Bölgelere Göre Kamuoyu Desteği

Özellikle Focaldata ve YouGov tarafından yürütülen MRP analizleri, halkın %50’den fazlasının yaşadığı bölgelerde yeni konutların inşa edilmesine olumlu baktığını göstermektedir. Milton Keynes bölgesi, %59,5 oranında destekle en yüksek kamu kabulüne sahip LAD olarak öne çıkmıştır. Bununla birlikte, rapor kamuoyunun teorik desteğinin, somut projeler açıklandığında dirence dönüşebileceğine de dikkat çekmektedir. Bu nedenle, yerel halkın süreçlere erken dâhil edilmesi, sosyal altyapı yatırımlarının görünür şekilde planlanması ve karar alma süreçlerinde şeffaflık ilkesi, projelerin sürdürülebilirliği açısından zorunlu görülmektedir.
2. Finansman
Yeni şehirlerin inşası, büyük ölçekli ve uzun vadeli yatırım gerektiren projelerdir. İnşası planlanan her yeni şehir için ortalama maliyetin 3,5 ila 4 milyar sterlin düzeyinde olacağı öngörülmektedir. Bu maliyet; konut yapımı, ulaşım ve altyapı sistemleri, kamu binaları ve sosyal hizmet yatırımlarını da kapsamaktadır.
WPI analizlerinde bu finansal yükün sürdürülebilir şekilde karşılanabilmesi için karma finansman modelini önermektedir:
Kamusal Sermaye: Altyapı, eğitim, sağlık ve çevre düzenlemesi gibi temel hizmetlerin finansmanı, hükümetin borçlanma kuralları çerçevesinde kamu kaynaklarıyla sağlanması.
Özel Sermaye: Özellikle emeklilik fonları gibi uzun vadeli getiri arayan kurumsal yatırımcıların, sabırlı sermaye (patient capital) modeliyle konut inşaatına yatırım yapması.
Arazi Değeri Kazançları: Kamulaştırma sonrası ortaya çıkan değer artışları kamuya yönlendirilerek gelir elde edilmesi.
3. Uygulama Kapasitesi ve İş Gücü
Yeni şehirlerin zamanında, kaliteli ve sürdürülebilir şekilde hayata geçirilebilmesi için sadece finansal kaynakların yeterliliği değil, aynı zamanda sektörel kapasitenin de güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, iki temel yapısal sorun dikkat çekmektedir: nitelikli inşaat iş gücü eksikliği ve yerel yönetimlerin planlama süreçlerindeki kapasite yetersizliği. Bu iki sorun, projelerin sadece yavaş ilerlemesine değil, aynı zamanda kalite ve maliyet yönetimi açısından risklerin artmasına neden olmaktadır.
İngiltere'de konut üretimini destekleyecek düzeyde eğitimli iş gücünün mevcut olmadığı ve sektörün bu ihtiyaca cevap verebilmesi için yeni çözümler geliştirilmesi gerektiği açıktır. Bu bağlamda uygulamaya alınan bazı yapısal mekanizmalar dikkat çekmektedir:
Çoklu Beceri Eğitim Merkezleri (Multi-Skill Training Hubs): İnşaat sektörüne yönelik olarak kurulan bu merkezler, geleneksel eğitim süreçlerinin ötesine geçerek hızlandırılmış ve uygulama odaklı programlar sunmaktadır. Bu merkezlerde, inşaat işçileri, saha yöneticileri, zemin ve üstyapı uzmanları gibi farklı alanlara yönelik modüllerle 14 ila 18 ay gibi kısa bir sürede kalifiye hale getirilebilmektedir.
Planlama Kapasitesini Artırmaya Yönelik Finansman Mekanizmaları: Yeni şehir projelerinin planlama süreçlerinde yaşanan gecikmelerin önüne geçebilmek için özel sektör destekli bir finansman havuzu önerilmektedir. Özel sektör tarafından finanse edilmek üzere önerilen bu fon aracılığıyla 225 uzman planlamacı istihdam edilmesi hedeflenmektedir.
Modüler İnşaat Sistemleri ile Yapım Süreçlerinin Yeniden Tasarımı: Yeni yerleşim alanlarında hızlı, düşük maliyetli ve çevresel açıdan sürdürülebilir yapı üretimini mümkün kılacak modüler inşaat sistemlerinin daha geniş ölçekte uygulanması planlanmaktadır.
Tüm bu yapısal çözümler, yalnızca teknik uygulama kapasitesinin artırılması değil, aynı zamanda yerel halkın sürece dahil edilmesi, toplumsal istihdamın desteklenmesi ve uzun vadeli ekonomik dayanıklılığın sağlanması açısından da önemli faydalar sunmaktadır. Yeni şehirlerin yalnızca birer fiziksel yerleşim değil, aynı zamanda kalkınma eksenleri olması hedeflenmektedir.
4. Politika Önerileri
WPI Strategy’nin politika düzeyindeki önerileri, yeni şehirlerin yalnızca inşa edilmesini değil, aynı zamanda uzun vadeli planlama ve yönetişim bakımından sürdürülebilirliğini hedeflemektedir. Bu kapsamda dört temel stratejik yaklaşım öne çıkmaktadır:
Yönetişim yapılarının güçlendirilmesi: Her bir yeni şehir için özel yetkilerle donatılmış Yeni Şehirler Kalkınma Kuruluşları (NTDC) kurulmalı ve bu yapılar hem planlama süreçlerini yürütmeli hem de yatırımların koordinasyonunu sağlamalıdır.
Yerel-küresel ölçek dengesinin kurulması: Planlama süreçleri merkezi hükümet stratejileriyle uyumlu olmalı; ancak yerel ihtiyaçlar, halk katılımı ve toplumsal beklentiler önceliklendirilerek esnek bir uygulama modeli benimsenmelidir.
Kamu-özel iş birliği modelleri: Projelerin mali yükünü dengelemek ve hızla uygulanabilirliğini artırmak amacıyla, kamu yatırımları özel sektör sermayesiyle entegre edilmelidir. Bu bağlamda kamu-özel ortaklığı modelleri hem finansal sürdürülebilirlik hem de risk paylaşımı açısından önem taşımaktadır.
Modüler yapıların stratejik kullanımı: Daha hızlı ve düşük maliyetli üretim olanağı sunan modüler sistemler, sadece bir teknik çözüm değil; aynı zamanda kalite ve çevresel sürdürülebilirlik açısından da değerlendirilmeli, geçmişte yaşanan ticari başarısızlıklardan ders çıkarılarak sağlamlaştırılmalıdır.
WPI Strategy, bu yaklaşımların yeni şehirlerin yalnızca fiziksel olarak inşa edilmesini değil, aynı zamanda uzun vadeli işlevsellik, toplumsal uyum ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından da etkin sonuçlar doğurabileceğini öngörmektedir.
Türk İnşaat Sektörü İçin Fırsatlar
İngiltere’de başlatılması planlanan yeni şehirler politikası, Türk inşaat sektörü açısından sadece bir yurtdışı yüklenicilik faaliyeti olmanın ötesine geçen, çok yönlü ve stratejik iş birliklerine açık bir potansiyel barındırmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin son yıllarda kazandığı teknik yetkinlik, üretim kapasitesi ve kamu-özel ortaklığı deneyimi, İngiltere’deki yeni şehir inisiyatifi ile güçlü bir sinerji oluşturma zemini sunmaktadır.
Öncelikle, Türkiye'nin modüler ve prefabrik yapı teknolojileri konusundaki birikimi dikkat çekicidir. Hem kamu hem de özel sektöre yönelik çeşitli projelerde yoğun şekilde kullanılan bu sistemler, üretim hızı, maliyet avantajı ve kalite standardizasyonu açısından ön plana çıkmaktadır. İngiltere'de modüler yapılar, inşaat iş gücü açığını kapatmak ve inşaat süresini kısaltmak amacıyla öncelikli çözüm alanı olarak görülmektedir. Türkiye merkezli üretici firmalar, bu alanda ya doğrudan sistem tedarikçisi olarak ya da yerel aktörlerle kuracakları ortaklıklar yoluyla sürece entegre olabilirler.
Bununla birlikte, Türkiye’nin kamu-özel ortaklığı modeline dayalı proje geliştirme konusundaki kurumsal deneyimi, İngiltere'nin yeni şehir projeleriyle büyük ölçüde örtüşmektedir. Özellikle şehir hastaneleri, ulaşım altyapıları ve büyük ölçekli konut projelerinde edinilen bu deneyim, İngiltere'de kurulacak olan Yeni Şehirler Kalkınma Kuruluşları ile oluşturulabilecek finansal ve yönetsel iş birliklerine temel teşkil edebilir. Türk firmaları, yalnızca inşaat yüklenicisi değil, aynı zamanda yatırımcı ortak veya konsorsiyum paydaşı olarak da bu tür projelere dâhil olabilir.
Bir diğer önemli açılım ise iş gücü ve mesleki eğitim alanında ortaya çıkmaktadır. İngiltere’nin inşaat sektöründe karşı karşıya kaldığı nitelikli iş gücü eksikliği, Türk teknik insan kaynağının devreye girmesiyle kısmen telafi edilebilir. Türk inşaat ve mesleki eğitim kurumları, bu süreçte hem sertifikalı eğitim programları sunabilir hem de uluslararası geçerliliğe sahip iş gücü ihracı modelleri geliştirebilir. Bu durum, Türkiye’nin hizmet ihracatını artırmasının yanı sıra, yerinde bilgi ve deneyim transferi yoluyla iki ülke arasındaki sektörel ilişkileri de derinleştirecektir.
Bütün bu unsurlar bir arada değerlendirildiğinde, İngiltere'nin yeni şehir stratejisi, Türk inşaat sektörünün küresel ölçekte sadece yüklenici rolüyle sınırlı kalmadan; teknoloji sağlayıcısı, stratejik yatırımcı, finansal ortak ve politika geliştirici bir aktör olarak konumlanmasına imkân tanımaktadır.




Comments