Londra Bölgesi Ekonomi Anket Raporu: Ocak-Mart 2025
- A.Enes TEKCAN
- Apr 12
- 6 min read
2025 yılının ilk çeyreği, Londra ekonomisi açısından dikkatle izlenmesi gereken çok boyutlu gelişmelere sahne olmuştur. Küresel ölçekte devam eden siyasi gerilimler, enerji arzındaki dalgalanmalar ve yüksek faiz politikalarının yol açtığı ekonomik baskılar, başta Birleşik Krallık olmak üzere birçok gelişmiş ekonomide piyasa dinamiklerini doğrudan etkilemiştir. Bu bağlamda, Londra gibi çok sektörlü ve dışa açık bir metropol ekonomisinin bu gelişmelere verdiği tepkiler, yalnızca yerel değil ulusal ekonomik gidişat açısından da belirleyici olmaktadır.
Londra Ticaret Odası tarafından her çeyrek düzenli olarak yayımlanan Ekonomik Anket Raporu, şehirdeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomik faaliyetlerine, beklentilerine ve yaşadıkları sorunlara ışık tutmaktadır. Farklı sektörlerden 500’ün üzerinde firmanın katılımıyla hazırlanan bu raporda elde edilen bulgular; istihdamdan yatırıma, ihracattan iç talebe kadar birçok kritik alanda firmaların algılarını ve stratejik tepkilerini ortaya koymaktadır. Aynı zamanda özel sektörün karşı karşıya olduğu yapısal zorluklar, finansman erişimi, iş gücü temini ve regülasyonlara uyum gibi temel meseleler de bu raporda detaylı şekilde ele alınmıştır.
Bu çerçevede hazırlanan analiz, yalnızca anket bulgularının özetlenmesinden ibaret olmayıp, aynı zamanda Londra iş dünyasının geleceğe yönelik eğilimlerini, risk algılarını ve karar mekanizmalarını da derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Aşağıdaki bölümlerde, 2025 yılı ilk çeyrek itibarıyla Londra iş dünyasının genel durumu, karşılaştığı fırsat ve tehditler ile kamu politikaları açısından öne çıkan ihtiyaçlar sistematik olarak değerlendirilmiştir.
1. Genel Faaliyet Koşulları ve İş Ortamı
2025 yılı ilk çeyreğinde Londra’da faaliyet gösteren KOBİ’lerin iş hacmine dair veriler, pandeminin ardından gelen belirsizlik döneminden çıkışta temkinli ama umut vadeden bir seyir izlendiğini göstermektedir. İşletmelerin yaklaşık üçte biri (%30), Ocak-Mart döneminde cirolarında artış yaşandığını ifade ederken; firmaların %45’i satış düzeylerinde bir değişiklik olmadığını, %25’i ise düşüş yaşandığını belirtmiştir. Bu veriler, bir önceki çeyreğe göre hafif bir iyileşme sinyali taşımaktadır.
İç Talep Eğilimi

Özellikle hizmetler ve profesyonel danışmanlık gibi bilgi yoğun sektörlerde faaliyetlerin yeniden hız kazandığı görülmektedir. Buna karşılık, inşaat ve üretim gibi yüksek girdi maliyetine sahip sektörlerde hâlâ durgunluk belirtileri mevcuttur. Artan enerji fiyatları, yüksek kira giderleri ve personel maliyetlerindeki artış, firmaların faaliyet kapasitesini sınırlayan başlıca unsurlar arasında yer almaktadır. İşletme sahiplerinin önemli bir kısmı, özellikle enflasyon kaynaklı maliyet baskılarının kâr marjlarını ciddi şekilde daralttığını belirtmiştir.
Sosyoekonomik koşulların iş ortamı üzerindeki etkisi de dikkat çekicidir. Londra’da yaşam maliyetlerindeki yükseliş, müşteri davranışlarında ve çalışan taleplerinde belirgin değişimlere yol açmış, firmaların stratejik planlarını yeniden gözden geçirmesine neden olmuştur. İş gücü verimliliği, dijitalleşme ve esnek çalışma modellerine geçiş gibi yapısal dönüşümler, bu dönemde işletmelerin adaptasyon kabiliyetlerini öne çıkarmıştır.
2. İç Pazar ve İhracat Faaliyetleri
Londra merkezli firmalar açısından 2025’in ilk çeyreği, iç pazarda kademeli bir toparlanmanın başladığı ancak ihracatta hâlâ belirsizliklerin sürdüğü bir dönemi temsil etmektedir. Ankete katılan işletmelerin %28’i iç pazarda satışlarının arttığını belirtirken, %21’i satışlarının azaldığını, %51’i ise düzeyin değişmediğini ifade etmiştir. Tüketici güven endeksindeki toparlanma ve bazı sektörlerde sezon etkisi, bu iç talep artışını destekleyen faktörler arasında yer almaktadır.
Özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren küçük işletmeler, bireysel harcamalardaki artıştan olumlu etkilenmiştir. Ancak bu iyileşmenin tüm sektörlere eşit dağılmadığı, perakende dışı alanlarda hâlen bekle-gör yaklaşımının baskın olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, kamu harcamalarındaki kısıtlamalar, sağlık ve eğitim gibi kamusal hizmetlere bağlı firmalarda daralma yaratmaya devam etmektedir.
İhracat Talebi

Dış ticaret tarafında ise tablo daha karmaşıktır. Firmaların %15’i ihracat gelirlerinde artış bildirirken; %25’i düşüş yaşadığını, %60’ı ise sabit kaldığını belirtmiştir. Özellikle Avrupa Birliği ile yapılan ticarette lojistik ve gümrük süreçlerine ilişkin zorluklar, küçük ihracatçılar için ciddi operasyonel maliyetler doğurmaktadır. Brexit sonrası düzenlemelere uyum sağlamaya çalışan birçok firma, ihracat faaliyetlerini geçici olarak askıya almış ya da yeni pazarlara yönelme stratejisine geçmiştir.
İhracat potansiyelini artırmak adına dijital satış kanallarının ve e-ticaret platformlarının kullanımı yaygınlaşmakta; ancak bu alandaki teknik bilgi ve altyapı eksiklikleri, birçok KOBİ için ilerleme kaydetmeyi zorlaştırmaktadır.
3. Yatırım Planları ve Sermaye Harcamaları
Anket bulguları, Londra’daki işletmelerin yatırım eğilimlerinde sınırlı fakat dikkat çekici bir toparlanma yaşandığını ortaya koymaktadır. Ankete katılan firmaların %21’i önümüzdeki dönemde sermaye yatırımlarını artırmayı planladığını belirtmiş; %55’i mevcut seviyeleri koruyacağını, %24’ü ise yatırımları azaltmayı düşündüğünü ifade etmiştir. Bu oranlar, geçen yılın aynı dönemine göre iyileşme göstermektedir.
Yatırım yapmayı planlayan firmaların büyük bir kısmı teknoloji altyapısına, yazılım modernizasyonuna ve dijital iş süreçlerine odaklanmaktadır. Bu durum, Londra’nın bilgi temelli ekonomik yapısının yatırım tercihlerine yansıdığını göstermektedir. Ancak, yatırım kararlarının hâlen oldukça temkinli ve kısa vadeli planlara dayandığı görülmektedir.
Nakit Akışı ve Yatırım Trendi

Özellikle kredi faiz oranlarının yüksek seviyelerde seyretmesi, yatırım sermayesi ihtiyacı olan firmalar için caydırıcı bir unsur olmaktadır. Birçok KOBİ, finansmana erişimde sıkıntı yaşadığını belirtmiş; özel sektör destek programlarının daha erişilebilir ve sadeleştirilmiş biçimde sunulması gerektiği vurgulanmıştır.
Döviz kurlarındaki oynaklık, ithalata dayalı üretim yapan işletmelerin ekipman yatırımı kararlarını da geciktirmektedir. Bu durum, üretkenliği artıracak modernizasyon hamlelerinin ötelenmesine ve rekabet gücünün düşmesine yol açabilecek önemli bir risk olarak değerlendirilmektedir.
4. İstihdam ve İş Gücü Piyasası Eğilimleri
2025 yılı birinci çeyrek itibarıyla istihdam alanında olumlu bir eğilim gözlemlenmekle birlikte, iş gücü piyasasında yapısal sorunlar devam etmektedir. Firmaların %24’ü bu dönemde yeni personel istihdam ettiğini belirtmiş; %58’i mevcut kadrosunu koruduğunu, %18’i ise personel azaltımına gittiğini ifade etmiştir. Bu veriler, geçen yılın aynı dönemine kıyasla daha dengeli bir iş gücü dinamiğine işaret etmektedir.
Ancak firmaların %64 gibi yüksek bir oranı, açık pozisyonları doldurmakta ciddi zorluk yaşadığını beyan etmiştir. Bu durum özellikle finans, teknoloji ve yaratıcı sektörlerde belirgindir. Nitelikli iş gücü açığı, pandemi sonrasında hız kazanan iş değişim eğilimleriyle birleşerek kalıcı bir sorun haline gelmiştir.
İş Piyasasına İlişkin Veriler

İşgücü arzındaki dengesizlik, hibrit ve uzaktan çalışma modellerinin yaygınlaşması ile daha da karmaşık bir hale gelmektedir. Birçok firma, çalışan beklentilerini karşılayacak esnek çalışma politikaları geliştirme konusunda yetersiz kalmakta ve bu da yetenekli adayları elde tutma konusunda olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Özellikle genç istihdamında iş piyasasıyla eğitim kurumları arasındaki uyumsuzluk, firmaların işe alım süreçlerinde zorluk yaşamasına neden olmaktadır. Bu noktada mesleki eğitimin yeniden yapılandırılması ve kamu-özel işbirliği modellerinin artırılması gerektiği değerlendirilmektedir.
5. İş Güveni ve Geleceğe Dair Beklentiler
Raporun en dikkat çeken bölümlerinden biri olan iş güven endeksi, Londra iş dünyasının kısa vadeli ekonomik görünümüne dair algısını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Katılımcı firmaların %42’si ikinci çeyrekte genel ekonomik koşulların iyileşeceği yönünde beklenti belirtirken, %39’u mevcut seyrin korunacağını, %19’u ise kötüleşme ihtimali gördüğünü ifade etmiştir.
Piyasaya İlişkin Beklentiler

Bu oranlar, yıl başında hâkim olan belirsizlik ortamının göreceli olarak azaldığını, ancak ihtiyatlı yaklaşımın sürdüğünü göstermektedir. Özellikle ticari belirsizlik, hammadde maliyetlerindeki dalgalanmalar ve kur riski gibi faktörler firmaların gelecek planlamalarını zorlaştırmaktadır.
Kimi sektörlerde, yeni iş modelleri ve pazar arayışları doğrultusunda orta vadeli stratejik dönüşüm planları geliştirilmeye başlanmıştır. Ancak bu dönüşümün yaygınlaşması, kamu politikalarının yönlendirici ve destekleyici niteliğine bağlıdır. Özellikle yeşil ekonomi, dijitalleşme ve kapsayıcı büyüme konularında yürütülecek politikalar, iş dünyasının güven algısını doğrudan şekillendirecektir.
6. Sonuç ve Politik Öneriler
Londra Ticaret Odası’nın 2025 yılı birinci çeyrek ekonomik değerlendirme raporu, başkentin ekonomik yapısının dayanıklılığını korumakla birlikte, halen çözülmeyi bekleyen yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle KOBİ’lerin operasyonel kapasitesini belirleyen üç temel unsur –iş gücü temini, yatırım finansmanı ve regülasyonlara uyum– bu dönemde de öne çıkmaktadır.
Rapor bulguları, Londra ekonomisinin pandemi sonrası yeniden yapılanma sürecinden çıkıp istikrar arayışına yöneldiğini, ancak bu istikrarın kalıcılığı için kamu politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. İş dünyasının ihtiyatlı iyimserliği, yerini kararlılıkla yönlendirilen kalkınma politikalarına bırakmadığı sürece, mevcut olumlu eğilimlerin sürdürülebilir hale gelmesi mümkün görünmemektedir.
Bu çerçevede Londra iş dünyasının karşılaştığı temel zorluklara yönelik politika önerileri şu şekilde sıralanabilir:
KOBİ’lere Yönelik Finansmana Erişim Kolaylıklarının Artırılması: Yüksek faiz ortamında bankacılık kredilerine erişimin zorlaşması, birçok küçük işletmenin sermaye yatırımı kararlarını ertelemesine neden olmaktadır. Hibe programları, mikro finansman çözümleri ve teminat destekli kredi mekanizmalarının sadeleştirilmiş prosedürlerle sunulması, yatırım iştahını ve teknolojik dönüşüm kapasitesini doğrudan artıracaktır.
Nitelikli İş Gücüne Erişim İçin Eğitim-İstihdam Uyumunun Sağlanması: İşverenlerin önemli bir bölümü, işe alım süreçlerinde nitelikli aday bulmakta zorlandıklarını belirtmiştir. Bu doğrultuda mesleki eğitim kurumları ile özel sektör arasındaki işbirlikleri teşvik edilmeli, özellikle dijital beceriler ve yeşil ekonomi alanlarında yeni nesil eğitim programları geliştirilmelidir. Aynı zamanda göçmen iş gücünün yetkinliklerinin tespit edilerek sisteme entegre edilmesi de bu boşluğun kapatılmasına katkı sağlayacaktır.
Brexit Sonrası Ticaretin Uyumlaştırılması: AB ile ticaret yapan işletmelerin karşılaştığı gümrük prosedürleri, belge yükü ve maliyet artışları hâlâ ciddi bir engel teşkil etmektedir. Brexit sonrası ticari düzenlemelere yönelik daha sadeleştirilmiş ve dijitalleştirilmiş çözümler sunulması, hem ihracat kapasitesini hem de dış pazarlardaki rekabetçiliği artıracaktır.
Dijital ve Yeşil Dönüşüm İçin Stratejik Teşvikler: Londra’nın uzun vadeli rekabet gücünün korunabilmesi için dijitalleşme, yapay zekâ uygulamaları ve sürdürülebilir üretim modellerine geçişin hızlandırılması şarttır. Bu noktada işletmelere verilecek vergi avantajları, AR-GE hibeleri ve pilot projeler için altyapı desteği gibi araçlarla dönüşüm süreçleri desteklenmelidir.
Kamu-Özel Sektör Diyaloğunun Güçlendirilmesi: İş dünyasının beklentilerinin karar alma süreçlerine daha etkin şekilde yansıtılabilmesi için kamu-özel sektör etkileşimi kurumsal zeminde artırılmalıdır. Özellikle yerel yönetimler, bölgesel ticaret odaları ve kalkınma ajansları arasında kurulacak diyalog platformları, bölgeye özgü çözümlerin daha hızlı geliştirilmesini mümkün kılacaktır.
Londra ekonomisi güçlü bir esneklik ve adaptasyon kapasitesine sahip olmakla birlikte, bu gücün etkin bir şekilde harekete geçebilmesi için kararlı, katılımcı ve sürdürülebilir kamu politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. 2025 yılının ilk çeyreği, bu dönüşüm sürecinin kritik bir eşiğinde bulunulduğunu göstermektedir. Ekonomik istikrarın ve toplumsal refahın artırılması, ancak tüm aktörlerin ortak vizyon çerçevesinde iş birliği içinde hareket etmesiyle mümkün olacaktır.




Comments